Panik kelimesinin kökeni, yarı keçi yarı insan olan ve insanların karşısına birden çıkıp onları korkutan kırın, satirlerin ve çobanların tanrısı Pan’dan gelir. Panik atak ise en basit tanımıyla birden ortaya çıkan korku ataklarıdır. Aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Hastalarımız kimi zaman bu atakları ‘kriz geçirdim’ diye adlandırabilir.
Panik Atağı, birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika (seyrek olarak da 1 saate kadar) devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. Panik atak sırasında göğüs ağrısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, baş dönmesi, uyuşma, ölüm korkusu, aklını- kontrolünü kaybedeceği korkusu gibi belirtiler olabilir. Hastalardaki ölüm korkusu genelde kalp krizi geçiriyorum, felç geçiriyorum ve bu sebeple öleceğim şeklindeki bir düşünceden kaynaklanır.
Panik bozukluk ise sürekli panik atak geçireceğiyle ilgili endişeli bir beklenti içinde olma durumudur. Hatta bu endişeli beklentiye kimi zaman panik atak geçirmemek için kapalı alanlara girmemek (klostrofobi) veya evden dışarı çıkmamak, belli yerlere gitmemek veya yalnız dışarı çıkmamak (agorafobi) gibi başka durumlar eklenebilir.
Panik Bozukluğu psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir rahatsızlıktır. Toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmişlerdir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadırlar. Genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür.
Tedavide en yüksek başarı oranı ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapi birlikte kullanıldığında ortaya çıkar. Tedaviye iyi cevap veren, tedavisi mümkün olan bir bozukluktur.